SEÇİYORUM…SEÇMİYORUM…
SEÇİYORUM…SEÇMİYORUM…

SEÇİYORUM…SEÇMİYORUM…

dreamerGeçen hafta sonu yaşadıklarımızı belki de uzunca bir süre anlamaya, anlamlandırmaya ve sindirmeye çalışmaya devam edeceğiz.

Dilerim ayrılan, yaralanan, yaralayan tüm canların yolu aydınlansın, gönülleri, vicdanları ve ruhları ışıklansın ki dünyada yaşarken cenneti yaratabilelim hep birlikte…

O anların verdiği korku, huzursuzluk, endişe, öfke, tiksinti ve mide bulantılarının yanı sıra, inanamamak ve hatta en çok sapla samanı ayıramamak da durumu ayrıca zorlaştırıyordu.

Bunları yaşarken kişisel olarak farkına vardığım kendime dair gözlem ve algılarımı paylaşmak istedim. Belki sizler de yorumlarınızla konuyu zenginleştirirsiniz.

16 Temmuz günü sevdiğim ve çok yararlandığım Doğan Cüceloğlu’nun bir yazısını okumuştum. Daha sonra arkadaşlarıma konuyu açtığımda “aaa, sen paylaşmışsın zaten ” dediler ve ben o zaman farkettim ki gerçekten de Facebook sayfamda paylaşılmış bu yazı. Belki de ben farkında olmadan paylaşmıştım veya başka bir şey olmuştu ama öğle vakti şekerlemesi yaparken bu nasıl oldu anlamadım 🙁 Her neyse, işin bu kısmının pek de önemi yok.

Paylaştığım yazının altına arkadaşlarım çeşitli yorumlar yazdılar ya da ifadeler bıraktılar. Sevenler, sevmeyenler, şaşıranlar… Tıpkı Doğan Cüceloğlu’nun kendi yazısının altına yazılan destek, şaşkınlık, kınama, küstüm oynamayacağım tarzı çıkışmalara benzeyen mesajlar gibi.

Şimdi gelelim kendim için çıkardığım sonuçlara 🙂

  • Hepimiz biriz, TEK varoluşun çeşitli görünüşleriyiz vb. söylemlerde kastedilen birlik hali karanlığı, kötülüğü, caniliği, vicdansızlığı içerdiği gibi iyiyi, güzeli, aydınlığı, vicdanın sesine kulak vermeyi de içeriyor. Bu dünya yaşamının fiziksel halinde de gördüğümüz kutupluluk haline uygun düşüyor. İçimde hem iyi hem kötü var, hem ışık hem karanlık var, hem suçlu hem kurban hem asi hem sessiz tanık var. Dolayısıyla her durumda iki yüzümüz var. Yani en az iki yüzlüyüm.
  • Var olan her şey görülmeyi, var olduğunun bilinmesini istiyor. Görmezsem, görmezden gelirsem…gözüme gözüme sokuyor. Beni gör, varlığımı kabul et diyor. Öldüren de ölen de, tecavüz edilen de eden de, ağacı besleyen büyüten de ağaç ta, korkan da korkutan da, bütün bunlara isyan eden de kucak açan da, sessizce tanık olan da bizzat yaşayan da. Böylece en az iki yüzüm olduğunu kabul ediyorum.
  • En az iki yüzüm olduğunu kabul ettiğimde artık soru ” hangi yüzümü ifade etmek istiyorum, hangi yüzümde kalmak istiyorum” şeklini alıyor benim için. Diğer yüzümü yargılamadan, suçlamadan sadece bu yanımı anlamaya çalışarak kabul ediyorum. Durum gerektirdiğinde bir başkasının boğazına aslanlar ya da sırtlanlar gibi saldırabileceğimi, durum gerektirdiğinde fırından ekmek çalmaya çalışabileceğimi, durum gerektirdiğinde yol kenarlarında bekleyip dilenebileceğimi, emirlere uyabileceğimi, emirlere karşı gelebileceğimi, yalan söyleyebileceğimi, aldatılmalara katlanabileceğimi, manipüle edilebileceğimi, manipüle edeceğimi, evire çevire birini dövebileceğimi veya dövülmeye razı gelebileceğimi vb. kabul ediyorum.  Durum gerektirdiğindenin ne demek olduğunun hepimiz için kendi koşullarımıza, algımıza, ihtiyaçlarımıza göre değişebileceğini biliyorum. Böylece ikiyi bir etme yoluna giriyorum. İki yüzlü algıdan tümü algılamaya doğru ilerliyorum.
  • Kabul etmediğim-edemediğim durumların, kendimde kabul etmeyi reddettiğim taraflarım olduğunu anlıyor ve bu ip uçları için şükran duyuyorum. Bunları hiç bir siyasi, dini, sosyal sınıflandırma içine katmadan, yalnızca kendi duygularım, sezgilerim, serbest düşüncelerim ve toplam hissiyatım içinde değerlendiriyorum. Kendimin dışında kalan şeyler üzerinden reddettiklerim, kabulümü ve dolayısıyla iyileştirmemi gerektirenler…Yani birbirimize aynayız .
  • Doğan Cüceloğlu paylaştığı yazısı nedeniyle bir kaç kez daha iyi anlaşılmak üzere yazmak durumunda kaldı. Bazen yanlış anlatabiliyoruz veya yanlış anlayabiliyoruz. Hata yapabiliriz ve hata yapan tarafımı da kabul ediyorum. Hata yapan tarafımı affetmeye yanaşmayan, hata yapmaktan korkan tarafımı da kabul ediyorum ve anlıyorum. Yargılandığımı, suçlandığımı hissettiğimde savunmaya geçen tarafımı da görüyorum o zaman ve kabul ediyorum. Taraflardan birine karşı hissettiğim sempati veya antipati nedeniyle olaylara çifte standartla bakan yanımı da anlıyor, ayrıca bu yanımı eleştiren tarafımı da anlıyor ve kabul ediyorum…
  • Bu algı çerçevemden bakınca sapla samanı ayırmam kolaylaşıyor ve seçimlerime dair sorumluluğumu da üstleniyorum. Az önceki sorularıma cevap bulmam kolaylaşıyor. Hani kızılderili büyük babasına sormuş torunu..”çadırın önünde kavga eden biri siyah biri beyaz kurttan hangisi kazanacak “diye… Büyük baba cevap vermiş : ” Ben hangisini beslersem o kazanacak” 🙂 Zihnime ve toprağıma ne ektiğimin, neyi beslediğimin farkında olmayı seçiyorum… neyi hasat etmek istediğimin farkında olmayı seçiyorum ve buna uygun eylemlerde bulunmanın sorumluluğunu kendim için üstleniyorum.  Gereken an geldiğinde yaşamın kutsallığını hem kendim hem karşımdaki için hatırlayıp en uygun çözümü ikimiz için de bulacağımız umudunu besliyorum.
  • Bütün bunların içime yerleşmesiyle, zihnimin bu konuda berraklaşmasıyla gelen huzurun hepinize en sevinçli hallerle sizlere ulaşmasını diliyorum. Siz iyileştikçe ben, ben iyileştikçe sizler iyileşirsiniz 🙂

Karanlıktan korkmak yerine bir mum yakmak mümkün. Karanlığın bizi korkudan felç etmesine izin vermeyelim. Yaptığımız hatalardan korkmak yerine onlarla yüzleşip kucaklaşalım ve özgürleşelim.

Sevgilerimle,

lightflies

 

 

 

 

 

 

 

Bir yanıt yazın