Nergisler açtı ve mis gibi kokuyorlar 🙂 Onları gördükçe aklıma Narcissus düşüyor. Narsisizm için mitolojide Echo’nun (Yankı) Narcissus’a aşkından ve Narcissus’un da ormandaki durgun gölün sularında gördüğü kendi yansımasına aşık olmasından söz edilir.
Rivayet o ki; Narcissus kendi yansımasına tutulunca, ne Echo’yu gözü görmüş, ne de başka bir şey. Hayatın kendisine dokunup, kendini hatırlatabileceği her şeye gözünü ve gönlünü kapatmış. Kendine hayran hayran bakmaktan kendini alamadığından oracıkta, suyun yanı başında ölüvermiş ve bedeninin toprağa düştüğü yerde bu güzel kokulu nergisler bitivermiş! Psikoloji literatürüne de narsisizm terimi bu öykünün çağrışımıyla girmiş. Kendini aşırı beğenenler, kendini aşırı sevenler, ben merkezciler, büyüklenmeci vb. kişilik yapıları için “narsistik” tanımı kullanılmış.Bu kıssadan hareketle suyun bir ayna işlevi gördüğünü, görenle görünenin bir olduğunu anlıyorum. Biz dünya üzerinde yaşayan insanlar için her birimiz birbirimize ayna oluruz. “Ben gizli bir hazine idim, bilinmek istedim” deyişinin içerdiği üzere, biz her birimizde hayatın, Tanrının, ebedi olanın bir yansımasını buluruz 🙂 Bazen severiz, bazen hayran oluruz, bazen kıskanırız, bazen düşman kesiliriz, bazen nefret ederiz…
Narsistik kişiliği olanlarımızı fark etmek hem zordur hem kolay 😉 Zordur çünkü kendilerine aşırı güvenleri, o güvenle takındıkları eleştirel tutum, “bu dağları ben yarattım” halleri pek çoğumuzda “ben de onun gibi olsam” hevesi uyandırır. Böylesi durumlarda kişinin narsistik olduğuna değil, öz güvenli görünen duruşuna tav oluruz 🙂
Kolaydır, çünkü; “beni ne doktorlar mühendisler istedi de” benzeri cümleler, “benim derdime filanca meşhur üstat çare bulamadı ama bir de bunu deneyeyim” ya da “sen benim kim olduğumu biliyor musun?” ve hatta “en iyi ben severim-en iyi ben acı çekerim “beyanları, “ben aslında bunların hepsini biliyorum” (..da siz biliyor musunuz bakalım 😉 ), “beni kıskanıyorlar-çekemiyorlar” ya da “o kadar aptallar ki” şikayetleri de bu tür kişilik yapısındaki insanlarımıza ait olabiliyor.
“Kendini aşırı beğenmişlik” çok ağır ve çok yapışkan bir maskedir. Kendinden nefret eden insanın kendinden uzağa gitmesidir. Böylesi bir durumda kişinin bu hali fark etmesi ve kabul etmesi oldukça güçtür. Kendine giden-dönen yolları kendisi kapatmış ve “kendisi” olma halini unutmuştur. İnkarcılık, mantıklı düşünme takıntısı,başkalarını küçümseme ve hatta aşağılama, akla uydurma-aklileştirme sıklıkla kullandıkları hayatta kalma stratejilerindendir. Başka türlüsü de bu acıyla başetmeyi sağlayamaz belki 🙁
“En” olmak için çabasının altında bu “aşağılık duygusu-kompleksi” olduğunu fark etmemiz, durumu iyileştirmeye başlamaya yarayabilir elbette. Ancak bu maskeden vazgeçmek, yaşamımız boyunca sürdürdüğümüz bu oyundan çıkmak ve “kendimiz olmak” çok sıkı bir cesaret ister. Her şeyden önce de farkındalık ve kabul ister. İmkansız mı? Hayır. Ama zor ve acılı bir süreçtir.
İşte bahara doğru açan nergislerimiz, önce tarlaları ve sonra şehirlerde bu güzellikleri satan güzel köşebaşı çiçekçilerimizin tezgahlarını doldurduğunda, ben hep Narcissus için de dua ederim. Hayatın güzelliklerine duyarsızlığından arınsın ve kendine ancak bu şekilde katlanabildiğini hissettiği ideal görüntüsünün yansımasında kaybolmasın diye 🙂 Yani Narcissus’un uğradığı bu lanet-kehanet iyileşsin diye…
Yine de nergislerin (fulyaların) mis kokularında, her bir yaprağının detayındaki güzelliklerinde kaybolabilirsiniz 😉 Şimdi İzmir- Karaburun nergis istilasındadır umarım 🙂
Özünüzle sevgiyle kalın.
Geri bildirim:Narsist ebeveynler, abiler, ablalar, eşler, çocuklar, patronlar ve ilişkilerimiz… | Nermin Uyar