“Kalp krizimin tekrarlama olasılığı düşer çünkü damarlarımın çeperi korkudan büzüşmek yerine genişler, kanım daha rahat yol alır ve kalbim tüm bedenime kan pompalamakla ilgilenirken daha az yorulur, kan basıncım dengeye gelir, bedenim aşırı yorulmayınca kandaki şeker düzeyim de kolesterol düzeyim de yavaş yavaş normale geri döner, böbreklerim korkudan aşırı su tutmayı bırakır ve rahatlar, karaciğerim yağlanma ihtiyacını bırakır ve olağan işlevine geri döner, bağırsaklarım aldıklarından ihtiyacım olanı değerlendirip, kalanı yeniden doğaya bırakmama destek olur…”
Bütün bunlar, bizi yatağa düşüren ya da şaşkınlık ve korkuyla bizi çarpan rahatsızlık ve/veya teşhis durumlarını karşılama şeklimizle bağlantılı. Yaşadığımız her ne ise zaten bir anlamı var ve hiç olmamış ya da yaşanmamış gibi yapamıyoruz. Ancak yaşadığımız durumun sonucuna dair tutumumuzu değiştirebilir, şimdi yaşadığımız rahatsızlığın ve bedenimizdeki tepkilerin anlamını çözebilir ve “korkuyorum-ölüyorum” çatışmasından “iyileşiyorum-güçleniyorum” çözümüne geçebiliriz.
Bedenimizin milyarlarca yıllık evrim bilgisiyle donatılmış olduğunu ve yaşarken hemen tüm hücrelerimiz defalarca yenilendiği halde bu bilgiyi unutmadığımızı da aklımızda tutarak, bedenimizin bizi hayatta tutmaya çalıştığını ve bize yaşantımız hakkında “gören gözlerle göremediklerimizi” gösterdiğini bilmek; hayat kurtardığı gibi hayata sevinçle sarılmamıza da yardımcı oluyor.
Sağlıcakla, sevgiyle kalın.
Geri bildirim:“Bugün ölmek için güzel bir gün”! | Nermin Uyar
Geri bildirim:Nefes alamıyorum ve kaşınıyorum… | Ruhun Seyir Defteri