Zaman zaman dağlar beni çeker. Memleketimin ya da dünyamızın çeşitli yerlerindeki dağları… Kimi mağrur, kimi beli bükük durur. Kiminin tepesi kardan kurtulmaz kimi bozkır, kayalık… Dağlara doğru yürürken bazen yaslanma ihtiyacım, bazen en tepede olma ihtiyacım, bazen omuzlarında uyuma ihtiyacım, bazen de her şeye biraz daha yukarıdan bakma ihtiyacım olur. Bazen de sırf o dağla buluşma isteğidir beni yollara vuran.
Bugün kızım memleketin içlerine doğru bir yerlerdeki sıradağlara kış kampı için gitti. Ona daha önce de söylemiştim “dağların ruhundan izin isteyin ve sizi desteklemesini isteyin” diye. Yürüyeceğimiz yolların, tırmanacağımız dağların, yüzeceğimiz denizlerin ruhunu selamlamak iyidir. Sanki hasretle kucaklaşacağınız bir dostunuza ulaşmak gibidir.
Dağlara vardığınızda nefesiniz, adımlarınızın sesleri, ayağınızın altından kayan bir taş parçası, gökte uçan kuşların kanat sesleri ve çığlıkları… hepsi dağa katılır, size katılır, bir olursunuz… Bakışınız değişir, algınız genişler, ruhunuz genişler… genişler… genişler ve O’na yaklaşırsınız.
Nemrut’a çıkışımda ben, Sadık ve Mehmet Ali üç güzel şahin görmüştük tepemizde dolanan. Mart ayında karlı zirveye doğru neredeyse emeklerken zeminde kayan taşlar yüzünden uçuruma akıp gitme ihtimalimize karşı, bedenimizin boşa gitmeyeceğini konuşup gülmüştük 😉 Hiç olmazsa şahinlerin karnını doyururuz demiştik. Olası kurt saldırısına karşı Sadık belinde kocaman bir bıçak taşıyordu… Neyse ki, dağın ruhu bizimle can yoldaşı olmuştu ve her şey gerçek üstü coşku ve güzellikte yaşandı 🙂
Kızımla birlikte şu anda dağlarda olanlarımızı, dağlara doğru gidenlerimizi, dağda yerleşmişlerimizi sevgiyle selamlıyorum. Dağların ruhu sizlerle olsun, sizi kocaman kucaklasın ve sizi en güzelinden ağırlasınlar.
Dönüşünüzde yeni kendinizi de siz kucaklayın 🙂 Dağlarıma selam olsun deyip şu videoyu da ekliyorum yazıma 😉
Sevgiyle kalın.