Eyvah! Kök çakram çalışmıyor!
Eyvah! Kök çakram çalışmıyor!

Eyvah! Kök çakram çalışmıyor!

Takılmayın çakralara 🙂 Yani “çakralarım çalışmıyormuş” diye hayıflanmayın en azından. Çünkü bunları düşünebiliyorsak,  “doğmuşuz- varız – yaşıyoruz” demektir! Bu da varsa sıkıntılarımıza çözüm bulabiliriz demektir.

Çakralar (*), başımızın tepesinden başlayarak omurgamız boyunca uzanıp, kuyruk sokumumuza kadar devam eden ve genellikle 7 tane olarak sıralanan, beden – ruh- dış dünya ilişkimizi birlikte etkileyen enerji girdapları olarak tanımlanır. Dünyaya gelişimiz ve dünyada insan olarak var oluşumuzu, hayatın içinde köklenmemizi ifade eden de, işte bu kuyruk sokumu bölgesinde olduğu var sayılan kök çakradır.

Kimilerimiz bu çakranın çalışmadığını veya dengesiz çalıştığını enerji çalışmaları, meditasyonlar vs. sırasında fark ederler ya da bu konuda çalışan uzmanlar tarafından onlara söylenir. Kimilerimiz de yaşadıkları fiziksel rahatsızlıklar veya duygusal düzeyde “bağlanma” sorunları yaşarken duruma cevap ararlar ve anlaşılır ki kök çakra kapalıdır yada dengesizdir. Pek dünyalı gibi görünmezler, yani dünya üzerinde bir insan olarak yeterince gerçeklik algısından uzaktırlar veya uzak kalmayı tercih ederler. Spiritüel by-passing(*) veya dünya yaşamını aşırı eleştirme (insanları, kültürleri, eğitimi vb.) tutumunu da sürdürenlerimiz vardır. Öyle ya da böyle, dünya üzerinde insan olarak var olduğunun reddine kadar giden hallerde olabiliriz.

Adı üstünde kök çakra 🙂 Biz neyiz, kimiz bu dünyada? Nereden geliyoruz ve nereye gitmekteyiz? Neden böyleyiz? Böyleyiz derken sevdiğimiz – sevmediğimiz yönlerimizle “ben” diye tanımladığımız varlık neden böyle? Buna benzer bir dolu sorunun cevaplanabileceği yerdir kök çakramızın bize anlattıkları.

En küçük bir sorunda “küsüm-oynamıyorum” diyenlerimiz, pire için yorgan yakanlarımız, ilişkilerde mızmız-şımarık-sorumsuz olanlarımız, kendi varoluşunu reddettiğini fark etmeksizin her fırsatta atalarını, büyüklerini, olmadı hükümeti, devlet büyüklerini, yönetimi, “dışarıdakileri”, “ötekileri” suçlayanlarımız, “ama… ancak… ise…” gibi eklemelerle birilerini veya bir durumu koşullu kabullenebilenlerimiz, “neden geldik bu dünyaya” diyenlerimiz, “bitse de gitsek” diyenlerimiz, “keşke kadın (ya da ) erkek olarak olarak gelseydim” diyenlerimiz, hemoroid sorunları yaşayanlarımız, şeker – tansiyon – kolesterol üçlüsü sorunlar yaşayanlarımız, yaşadığı ortamın-çevrenin-ailenin gerçeğini algılamayan ya da idrak edemeyenlerimiz… Artık bu kök çakra-kökler-köklenme-dünyaya yerleşme-dünyada var olma hallerimize ve annemiz ile ilişkimize derinden bakma vaktidir 🙂

Kökleri derine uzanan ağaç metaforu ile anlatılan şey, köklerimizi tanımak-bilmek-kabul etmek-onurlandırmak ve değiştirmek istediklerimizi de sorumluluk üstlenerek değiştirme çabasına girmektir. Sonuçta aynı ceviz ağacı her sene aynı cevizleri değil, çevresinden aldığı tüm bilgileri işleyerek yeni ve son doğa koşullarına uygun cevizler üretiyor 😉 Üretebilmek için de “bağlanmamız” gerekiyor. Bağlanma derken dünya üzerinde varlığımızla diğer varlıklar arasında kurduğumuz güvenli, birbirine alan açan, birbirine var olma hakkı tanıyan ve birlikte sevgiyle var olabilmenin yollarını arayan bir bağlanmadan söz ediyorum.

Dünya üzerinde yaklaşık 8,5 milyar nüfus yaşıyor ve çok daha fazlası da bitki, hayvan ve çeşitli organizmalar aleminde. Hepimiz birbirimizle simbiyotik bir bağ içerisindeyiz. İstesek de istemesek de, beğensek de beğenmesek de. O nedenle “civciv çıkmış, kabuğunu beğenmemiş” deyişini bu anlamda gözden geçirip, beğenmediklerimizin bizde bıraktığı etkileri değiştirmek-dönüştürmek-geliştirmek için neler yapabileceğimize odaklanmak, bize enerji tasarruf ettirir. Bu köklerden geldiğimizi ve burada var oluşumuzun bir anlamı olduğunu kabul etmek, anlamı yokmuş gibi hissetsek de, kendimiz için anlam taşıyan bir şeyleri üretebileceğimizi hatırlamak, kök çakramızı da dengeler, dünyaya da bağlanırız. Sağlıklı ve sevgili bağlar yaratmamız kolaylaşır. Bu konuda özellikle tek başına, destek almaksızın çalışmak isteyenlerimize Ho’oponopono hakkında yazdığım eski bir yazımda anlatılan aşamaları, kendi kökleriyle bağları için uygulayabileceklerini belirtmek isterim.

Sağlıcakla, sevgiyle kalın.

(*) Spiritüel by-pass: Özellikle yoğun “olumsuz” nitelik atfedilen duygulardan kaçınmak, bunun bizdeki varlığını reddetmek veya görmezden gelmek, yok saymak üzere maneviyatla ilgili kavramlara sığınmak, bu kavramlarda algıladığımıza göre davranmak gibi tutumlar için Psik. John Welwood tarafından ortaya atılan tanımlama.

 

Bir yanıt yazın