Bu mini yazı dizimde, yaşadığımız günleri kendimce anlamaya ve anlamlandırmaya çalışarak, sizlerle de paylaşmak istemiştim. Şimdi kendim için özetleme zamanım 😉
Tuhaf bir varoluş gerginliğiyle birlikte, bir o kadar tuhaf rahatlama hali de hissediyorum kendimde. Geleceğin ve aslında şimdinin de belirsizliği içerisinde açılan bir alanda, “her şey mümkün” düşüncesinin kabulünden gelen bir rahatlama sanki. “Boşluk” duygusu yerine, “bir şey yapmam gerekiyor, ama ne?” düşüncesinin, gerilmeksizin-telaşlanmaksızın-kaygılanmaksızın genişleyip, tüm bilgimi- deneyimimi-gözlemlerimi dikkatle değerlendirmeye çağıran bir zaman ruhu diyelim.
Farkındaysanız dünyamıza bir meteor falan çarpmadı. Ancak yeni bir marka virüs ve algısı (efsane virüslerimizden biri olmak üzere, hakkında herhalde şimdiye kadar olanlardan çok daha fazla yazılıp, çizilmiştir) hepimizi sarstı, silkeledi, dengemizi yeniden sağlamak üzere durdurdu. Farkına vardığım bence en önemli nokta, duran sadece insan ve insanın dünya üzerindeki hareketi, hareketliliği. Bunun dışında rüzgarlar yine esiyor, yağmur yağıyor, kuzeye bahar gelirken güneye sonbahar geliyor, hava temizleniyor… Diğer yandan dünya üzerindeki insanlar evlerinde de olsalar, dünyanın çeşitli yerlerindeki insanlarla iletişimde, ihtiyaçlara duyarlı ve dayanışma içinde… Bahçe işleriyle de uğraştığımı bilen bazı dostlar, ülkelerinde bahçelerinde kullanmak üzere benden doğal-temiz tohum istiyor, karşılığında kendi yerel tohum-soğan vs. yi paylaşmayı öneriyor 🙂 İspanya’dan Estonya’ya giden bir tır şoförü, yol güzergahında ihtiyaç duyulan ilaç, yiyecek, giyecek, mektup, para teslimi vs. gibi işler için yardımcı olabileceğini duyuruyor 🙂 Bana göre bütün bunlar, hepimizin bu dünyaya ait olduğuna, ortak bir dilde (lisandan söz etmiyorum)-duyguda-bilinçte buluşabileceğimize dair umut verici durumlar. Dünyanın pek çok farklı yöresindeki insanların, çok farklı yerlerdeki insanlar için hissettiklerini, deneyimlerini paylaşmak istediklerini, destek olmak veya yardım almak istediklerini gördük, duyduk, izledik. Gerçekten de, belki de kocaman bir aileyiz 😉
Bu dönem sonrasında elbette ne biz eski biz olacağız, ne de işlerin işleyiş biçimi! Yürümeyi yeni öğrenen çocuklar gibi biraz sarsak, düşe-kalka, tutunup sıralayarak, arada kolaya kaçmak için emeklemeye geri dönerek ilk adımlarımızı atacağız. Ayağa kalkıp duruma biraz yukarıdan bakacak ve dünyayı, hayatı farklı algılayacağız. Bu sırada çoğunluğumuzun yanında büyükleri olacak ve biz onların varlığının verdiği güvenle düşüp kalkabileceğimizi, denediğimiz her adımda destekleneceğimizi bileceğiz. Bu adımları atacağız, atmalıyız. Aksi, yaşamın programına direnmek ve dolayısıyla bir tür kötürüm kalmak demektir.
Böylece yaşamın anlamı her yaştaki hepimiz tarafından yeniden tanımlanacak, her birimizin yaşamı yeniden anlamlanacak! “Ne yapsak boş!” veya “Elimden bir şey gelmez!” ya da “Fark etmez!” yerine, “Şimdi ne istiyorum, nasıl olsun istiyorum, bunu sağlamak için ne yapabilirim?” düşüncesine rahatlıkla ve cesaretle geçebiliriz. Şu anda ben yazarken, siz okurken… hala yaşıyoruz demektir 😉 O zaman, yapabiliriz demektir.
İnsanın uyum yeteneği beni her zaman derinden etkilemiştir. İnsanlık tarihi boyunca nerelerden ve nelerden geçtiğimizi hatırlayalım. Bunlar da geçecek. Ancak iyi-güzel-adil-özgür yaşam istiyorsak, bugüne kadar yaptıklarımızın işe yaramadığını ve farklı yapmamız gereken şeyler olduğunun farkına vararak, işbirliği yaparak, dayanışarak, paylaşarak, destek olarak, birbirimize var olabilmemiz için güvenli alanlar açarak bir “yeni dünya” kavramını yaratabiliriz.
Baharın gelişine bir övgü olsun diye, mini bir şiiri de paylaşmak isterim 😉
“Kimse bilmiyordu yapraklar neden sararır,
Kış gelince üşüyüp kururlar diye düşünürdük.
Toprağı sararmış meğer, üşüyen toprakmış.
Aşkla toprağa düşen yaprak,
Toprakla kaynaşır, bir olur,
Baharda kendi yenisini doğururmuş meğer…
Bildik ki bunun adı “aşk”mış! “(*)
Sağlıcakla kalın. Umutlarınızı parlatın ve bu güne kadar yaşamışlığınızın bilgeliğini onurlandırın.
Sevgilerimle,
(*) Anonim