“Elimden geleni yapıyorum!”, ” Elimden gelen bu!” ve buna benzer cümleleri çok söylemişizdir. Başkalarından da çok kez duymuşuzdur. Geçenlerde konuştuğum bir bey, bu duruma başka bir yaklaşımla şöyle söyledi : ” Ben çalışanlarımdan ellerinden gelenin en iyisini yapmalarını değil, gereken neyse onu yapmalarını istiyorum. Çünkü yapılması gereken, belki çalışanlarımızın kapasitelerini en üst düzeyde kullanmalarını gerektirecek. Elinden gelenin en iyisinin de üstünde çaba göstermesi gerekecek ve bu seviyenin altında kalınması, işin gereğinin yapılmamasına neden olacak. Ya da diğer konumda, işin gereği çalışanların kapasitesinin altında olabilir, o zaman da elinden gelenin en iyisini yapmasını istemek haksızlık olur. Çünkü çok az bir çaba gerektirecek durumlar da vardır. O yüzden çalışanlarımızdan sadece işin gereği neyse onu yapmalarını istiyorum.”
Gerçekten de koşullar zorladığında kendimizden beklemediğimiz bir çaba gösterebildiğimizi farkettiğimiz zamanlar oluyor. Zorlayıcı koşulların bulunmadığı durumlarda ise yaratıcılığımızın, dayanıklılığımızın, disiplinle adanmışlığımızın yarattığı kapasitenin çok altında kalıp, ” adam olana çok bile” ya da ” bu kadar yeter ” diyerek ” elimden gelen bu” kalıbına sığındığımız da çok oluyor.
Bu tür durumlarla karşılaştığımızda ” işin gereği nedir?” diye sormak belki bizi hedefimize giden doğru yolda tutar. Bu hedef kesin tanımlanmış bir işin yapılması olduğu kadar, bir hobimizle uğraştığımız anlar, sportif bir faaliyet, kitap okuma veya iş aramaya kadar uzanan çok çeşitli durumlar olabilir. Böylece ne fazla,ne de az çaba göstermiş oluruz. Sadece işin gereğini yerine getiririz ki bu da hayata uyum katmamızın da bir yoludur 🙂