TV programında kendimi izlemek…
TV programında kendimi izlemek…

TV programında kendimi izlemek…

Hayatın sürpriz paketlerinden birinin bana gönderildiği, benim de bu paketi açmayı  akıl ettiğim 😉 bir fırsatla TV’deyim. Sabah programa doğru giderken Taksim meydanına bakan kahvelerden birine oturup meydanın yaşantısını gözledim. Yanımda oturan yaşlıca bir adam, satın aldığı piyango biletlerini seri numaralarına göre sıraladı. Birbirimize gülümsedik ve bana ” Günaydın madam ” dedi. Neden matmazel değil de madam dediğine takılmadan kocaman bir gülümsemeyle “Günaydın, şansınız bol olsun ” dedim… O da “siz de alın sizin de şansınız bol olsun ” dedi 🙂

Kahvem bitince kaldırımlarında yürüdüğüm o caddede yer alan bir otel, bana boğazın karanlık sularında gezinen şilepleri, yük gemilerini ve onların gece ıssızlığını andıran ışıklarını pencereden izlediğim bir geceyi hatırlattı.

TV binasına geldiğimde beni yine kocaman bir gülümsemeyle karşılayan Işılay hanımla kısa bir sohbet. Çalışanlardan biri binanın boğaza bakan arka teras kapısından kadrolu martılara yiyecek sundu. Her şey güneşte ışıl ışıl yıkanıyor gibiydi.

Söyleşi konusu Regresyon Terapisi ve biraz da Recall Healing. İlk kez bir TV programında konuşmanın acemiliği ve biraz da doğru bilgiyi aktarma niyetini taşımanın, bu söyleşiyi sıkıcı hale getirebileceğini düşünmüştüm. Yine de konuyla ilgilenenler için derli toplu ve bilgilendirici olmasını hedeflemiştim. Sonuçta bir TV yıldızı değildim ve bu program da heyecanlı bir gösteri içeriği taşımıyordu 🙂

Kazasız belasız ve çekim ekibinin destekleyici sıcak ilgisiyle tamamladığımız söyleşinin ardından yine yürüyerek Beyoğlu’na doğru yürüdüm. Meydanda yine bir kahve içtim. Bu sırada aklım ayakkabılarıma takıldı ve bir ayakkabı almaya karar verdim. Bunu düşünerek yürüdüğüm ilk 15 metrenin sonunda sağ ayakkabımın dış taban köselesi beni oracıkta terk etmeye karar verdi 😉 “İyiydik böyle ama gitmek istiyorsan da anlaştık, gidebilirsin” dedim ona. Bir 3 metre daha yürüdüğümde gördüğüm mağazaya girdim. Kocaman gülümsemeli bir adama hangi ayakkabıyı istediğimi gösterdim ve denemeyle uğraşırken ayakkabımın bir kısmının beni terk ettiğini ve bir kaç adım sonra da bu mağazaya girdiğimi anlattım. Satıcı adam güldü. Ben de 🙂

Aldığım ayakkabının ödemesini yaparken kasada yine aynı adam tahsilatı yaptı. Kasanın bulunduğu yerin duvarında asılı bir tabela ve üzerindeki yazı dikkatimi çekti. Adamla bunu konuştuk. O da “evet, bu ayakkabılar da bunun için zaten” dedi ve yine kocaman gülümsedi. Ben de 🙂 Çıktım ve uzun zamandır görmeyip özlediğim arkadaşımla buluşmak üzere caddede yürüdüm. Ayağımda yeni ayakkabılarımla… Annem aradı telefonla. Beni kutladı. “Ne güzel anlattın, hepsini izledim” dedi. Telefonda kucaklaştık.

Akşam eve döndüğümde izleyebildim program kaydını. İşte o zaman kendimi izlerken heyecanlandığımı itiraf ediyorum. Günün bütün güzelliklerinin ( anlattıklarım ve anlatmadıklarım dahil ) bu sürpriz paketin marifeti olması çok acayip bir şeydi! Hayat da öyle 🙂

 

musicofshoe

“Bastığın yerler özgürlüğü anlatacak,

 Bıraktığın zarif izler farklı yollara çıkacak,

 Ruhun renklerle nefes alacak,

 Daima ileriye doğru adım atmak isteyeceksin,

 Yorgunluk sana göre değil,

 Geçmişi ve söylenenleri unut…” (*)

 

(*) Tabela içeriğinden bir parça 🙂

 

 

 

 

 

Sevgiyle kalın…

 

Bir yanıt yazın